Memede Kist ve Sertlik Belirtileri: Meme Kanseri Teşhisi ve Ameliyat Süreci
Ele gelen bir memede sertlik... 'Acaba sadece bir kist mi, kaç mm tehlikelidir?' diye başlayan endişeli sorular, bazen bizi daha ciddi bir gerçekle yüzleştirir. İşte bu, kanser teşhisi almasına rağmen memesini kaybetmeden, modern meme koruyucu cerrahi ile sağlığına kavuşan bir hastamızın korkuyla başlayıp umutla biten gerçek hikayesidir

Other Patients' Stories
"Kanser Şüphesi" İle Başlayan Yolculuk
Atipik Hücreler ve Meme Koruyucu Cerrahinin Önemi
Her şey o tanıdık ve endişe verici hisle başladı: memede ele gelen bir sertlik. 42 yaşındaki hastamız Fikriye Hanım'ın bu şikayetle başlayan süreci, korku dolu bir bekleyişin ardından, modern tıbbın ve titiz bir takibin ne kadar önemli olduğunu gösteren bir umut hikayesine dönüştü.
Bu öykü, kanser şüphesiyle yüzleşen ama sonunda farklı bir gerçekle karşılaşan binlerce kadına ışık tutmak için kaleme alındı.
BI-RADS 5 Raporu ve Korku Dolu Bekleyiş
Hastamız, memesindeki sertlik şikayetiyle başvurduğu hastanede yapılan meme ultrasonu ve MR tetkikleri sonucunda, eline BI-RADS 5 olarak tanımlanan bir raporla karşılaştı. Bu kategori, kitlenin meme kanseri açısından yüksek risk taşıdığı ve kesin tanı için mutlaka biyopsi veya cerrahi müdahale gerektiği anlamına geliyordu.

"Kanser" kelimesinin gölgesinde geçen bu süreç, doğal olarak hastamız ve ailesi için büyük bir endişe kaynağı oldu. Biyopsi sonucunda da şüpheli hücrelerin tespit edilmesi üzerine, ameliyatla bu riskli dokuların tamamen temizlenmesine karar verildi. Hastamız, bu zorlu kararın ardından kliniğimize başvurdu.
Ameliyatta Gelen İlk İyi Haber: Meme Koruyucu Cerrahi ve Temiz Lenf Bezleri
Hastamız için en uygun cerrahi planı oluşturduk. Amacımız, memedeki tüm şüpheli kitleleri temizlerken, hastamızın beden bütünlüğünü korumaktı.
Bu doğrultuda Segmental Mastektomi (Meme Koruyucu Cerrahi) ve kanserin yayılımını kontrol etmek için SLNB (Sentinel Lenf Bezi Biyopsisi) operasyonunu planladık.
Ameliyat sırasında, modern tıbbın en büyük konforlarından biri olan Frozen Section (anında patolojik inceleme) yöntemini kullandık.
Hastamız henüz narkozun etkisindeyken, koltuk altından çıkardığımız "nöbetçi" lenf bezleri hızla patoloji laboratuvarına gönderildi. Dakikalar içinde gelen ilk sonuç, ameliyathanede büyük bir sevinç yarattı:Lenf bezleri temizdi!
Bu, kanser şüphesi olsa bile hastalığın koltuk altına yayılmadığı anlamına geliyordu ve hastamızı koltuk altının tamamen temizlenmesi gibi daha büyük bir operasyondan ve olası yan etkilerinden (kol şişmesi vb.) korumuş oldu.
Nihai Patoloji Raporu ve "Atipik Hücre" Gerçeği
Ameliyatın en kritik aşaması atlatılmıştı, ancak herkesin aklındaki asıl soru için nihai patoloji raporunu beklememiz gerekiyordu: Memeden çıkarılan kitleler kanser miydi? Rapor sonucu geldiğinde, hikaye beklenenden farklı bir yöne evrildi:
Çıkarılan kitlelerden biri, tamamen iyi huylu bir tümör olan
Fibroadenom olarak raporlandı.
Diğer bölgelerde ise yine iyi huylu olan
Fibrokistik Değişiklikler mevcuttu.
En önemli bulgu ise bir başka odakta saptanan
Atipik Duktal Hiperplazi idi.
Peki bu ne anlama geliyordu?
Atipik Duktal Hiperplazi, bir kanser tanısı değildir. Ancak normal de olmayan, ileride kanser gelişme riskini bir miktar artırabilen "atipik" yani "sıra dışı" hücrelerin varlığıdır. Bu, vücudun verdiği bir "uyarı işareti" olarak kabul edilir.
Bu nedenle, bu hücrelerin tamamen çıkarılması ve hastanın yakın takibe alınması hayati önem taşır. Nihai rapor, bu lezyonun kesin tanısı için ek çalışmalar yapılacağını da belirtiyordu.
Korkunun Yerini Alan Bilinçli Takip
Hastamız, büyük bir kanser ameliyatı korkusuyla girdiği bu süreçten, memesini ve koltuk altını koruyarak, ameliyattan sadece 1 gün sonra taburcu olarak çıktı. Elinde artık bir kanser tanısı değil, ne yapması gerektiğini bildiği, bilinçli bir takip planı vardı.
Fikriye Hanım'ın hikayesi, memede saptanan her yüksek riskli kitlenin kanser olmayabileceğini, ancak bu şüphenin mutlaka ciddiye alınması gerektiğini gösteren mükemmel bir örnektir.
Meme koruyucu cerrahi ve frozen section gibi yöntemler sayesinde, hastalar hem sağlıklarına kavuşabilir hem de yaşam kalitelerini koruyabilirler. Önemli olan, korkuya teslim olmak yerine, doğru adımlarla ve uzman bir ekiple süreci yönetmektir.